24 Nisan 2017 Pazartesi

Bir Şeytan Yıldızı


Perseus parselinde bulunan ve 2. parlak yıldız olan Algol, Şeytan Yıldızı olarak bilinir ve bir çift yıldızdır. Bu yıldızın yapısının anlaşılması gökbilim tarihi için çok önemlidir. Biribiri çevresinde dönen çift yıldızların varlığı, bu sırada, bu tür yıldızların birbirlerinden madde çalması ve evrimlerini hızlandırması, Algol'ün parlaklık değişimlerinin 1667'den beri izlenmesi sayesinde anlaşılmıştır . O zamandan beri yürütülen düzenli gözlemlerde, yıldızın parlaklığı yaklaşık 3 günde bir (69 saatte bir) 1 kadirden fazla (2.5 - 3 kat) azalmakta ve bunun nedeni anlaşılamamaktaydı. Artık Algol'ün bir örten çift yıldız sistemi olduğunu, sistemin bizden uzaklığının 92 ışık yılı civarında olduğunu biliyoruz.

Astrolojide 15 Kök Yıldız vardır. 

Algol,
Pleiades,
Aldebaran,
Capella,
Sirius,
Procyon,
Regulus,
Alcaid,
Gienah,
Spica,
Arcturus,
Alphecca,
Antares,
Vega,
Deneb (Algedi)’dir.

Düzenli bir şekilde parlaklık değiştiren ve kötülük dolu yıldız Algol ünvanını alır. Bu yıldız, daima doğum haritası ile ilişkide bulunduğu kişilerin ölüm şekillerinin incelenmesini ve bunların geçerliliğini bildirmiştir. Antik astronomların -Şeytan Yıldızı- adı verdiği Algol kelimesi, aslında eski Araplar tarafından ra’s al-ghul / ghoul’ s head/ gul’un başı olarak adlandırılmıştır. Ghoul, Eski Arap inançlarında ıssız yerlerde bekleyen, şekil değiştirebilen ürkütücü bir şeytandı yani bizimde “gulyabani” olarak adlandırdığımız varlık.

Korkunç cinayetlere kurban olan kişilerin doğum saatleri ve haritaları sürekli incelenerek, Algol ile ilişkileri tespit edilmiştir. Algol, Güneş, Ay ve Jüpiter’le açı yaptığında doğan kişi, savaş kazanan bir komutan olur. Mars ile Algol açı yaptığında doğanların ise katil olacağı, Satürn, Ay ve Mars açı yaptığında su ile boğulma veya zehirle ölüm, Mars, Güneş, Ay, Algol kare açıları kişinin doğum haritasında bulunmuşsa ve aynı zamanda da Mars, İkizler veya Balık burcunda ise, ölüm esnasında parçalanma, el ayak kesilme, kafa kesilme gibi çeşitli kötü sonlar öngörülmekteydi. 

Klasik Mitolojide Perseus, Gorgonların en ünlüsü yılan saçlı ”Medusa The Gorgon”u öldürmeyi, ayrıca deniz canavarı Cetus’u elinde tuttuğu Medusa’nın kesik başını kullanarak taşa çevirmeyi başaran en büyük kahramanlardandı. Medusa’nın da, tıpkı Algol yıldızı gibi değişken gözleri vardı. Bakışları hipnotize eder sonra onları taşa çevirirdi.

Algol, Pleiades, Aldebaran, Capella, Sirius, Procyon, Regulus, Alcaid, Gienah, Spica, Arcturus, Alphecca, Antares, Vega ve Deneb (Algedi) kök yıldızları; Hermetik, Kabala ve Arap gizli ilimleri ile astrolojisinin en önemli unsurlarındandır. Yıldızlar belli açısal konumlarında iken birçok farklı işlem, majikal çağrı, hatta simyasal işler yapılabilir, ayrıca her yıldızı temsil eden bir taş, maden ve bitki bulunur. Algol yıldızının maddi simgesi Elmas’tır. Bitkisi ise siyah Helleborus. İlginçtir ki Hell, cehennem; Bore ise sıkıntı, kuyu gibi anlamlar içeriyor.

Bu bitki, Ortaçağ Avrupa’sında cadıların şeytanları celbinde kullandıkları, ayrıca ilaç yaptıkları bir bitkiydi. Ancak son derece zehirli olduğu için, şuur kaybı, susama, boğulma taklidi, çınlayan kulaklar, baş ağrı ve dönmesi, boğaz ve dilde şişme, bulantı, kusma, kalp ritmi bozulması belirtileri ile öldürücüdür. Yine de, ilaç haline getirildiğinde, Helleborus türü bitkilerin, on ayrı çeşidinin, tümörlerle savaşındaki gücünü ortaya koyarlar ve suda çözülmüş ekstresinin çeşitli kanser hücrelerinde, kendi kendilerini yok etmesinide sağlamıştır.

Yunan mitolojisine göre Poseidon (Neptün) ve Medusa hikayesi şöyle; Gorgon kardeşlerden Medusa, güzelliğiyle herkesi kıskandıran, tanrıları kendisine aşık eden bir kızmış, kendisini Tanrılara adamış ve iki kız kardeşi ile birlikte Athena’ya ait bir tapınağa çekilmiş.

Masumiyetin kötülüğe dönüşüm hikayesi, Poseidon’un, karısının tapınağında yaşayan Medusa’ya aşık olarak, zorla tecavüz etmesi ile başlamış. Olayı duyan Athena’nın, Medusa’yı çok acı bir şekilde cezalandırmaya karar vermesi ile, Medusa ve kız kardeşleri birer ifrite dönüşmüşler. Perseus, üvey kız kardeşi Athena’nın isteği ile daha sonra Medusa’nın yılan saçlı kafasını bedeninden ayırmış. İşte tam burada, yıldızın açısal etkisi ile ilişkilendirilen acı sonların devreye girdiği görülmüştür.

6 Nisan 2017 Perşembe

Philadelphia Deneyi

GÖKKUŞAĞI PROJESİ


   28 Mart 1943; Einstein'ın birleşik alanlar kuramına dayanarak "ışınlama" deneyi ABD'li bilimadamı Dr. Morris Jessup tarafından yapıldığı iddia edildi. Askeri gizlilik içerisinde gerçekleştirilen bu olayda 104 kişilik mürettebatıyla "USS Eldridge" adlı askeri gemi kullanıldı. Olayla adı geçen kişilerden geriye hemen hemen kimse kalmadığı için kesin bir doğrulama yapılabilmesi, ABD gizli arşivlerinin açıklanması durumunda gerçekleşebilir.

Evrensel Zaman Saati


      Deneyin bilimsel ve resmi adı "Project Rainbow" (gökkuşağı projesi). İddialara göre olay II. Dünya Savaşı sırasında küçük destroyer tipi bir savaş gemisinin başından geçti. Olayın geçtiği yer Philadelphia Deniz Üssü'ydü ve amaç düşmanın gemiyi fark etmemesi için görünmez yapmaktı. Fikir orjinaldi, düşman radarları fark etmeden gemi istenilen yerde ortaya çıkacaktı. Bilimsel tanımının adı; Optikal Görünmezlikti; özel bir sistemle veya jeneratörle oluşturulan çok güçlü manyetik bir alan gemiyi saracak, ışınları veya radar dalgalarını büker yada kırarken gemi görünmez olacaktı. Düşüncesi bile mucize iken iddialara göre deney başarılı olmuştu. Tanıklara göre geminin üzerini bir pelerin gibi saran manyatik alan görevini yapmıştı. Fakat ana hedef geminin kaybolduğu yerde değil, başka bir yerde ortaya çıkmasını sağlayabilmekti. Daha yaygın bir deyimle "ışınlama" yapılmalıydı. 

Deney Başlıyor


     Tanığa göre, deney 22 Haziran 1943'te sabah saat 09.00' da jeneratörlere güç verilerek başlatıldı. Manyetik alan oluşuyordu; sonra yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başladı ve USS Eldridge kayboluyordu; Olayın tanığı şöyle devam ediyor; "Bir an sadece geminin çıpasını görebildim, sonra oda kayboldu, ortada artık ne sis ne USS Eldridge vardı; bomboş denize bakıyorduk, bizim gemide bulunan üst rütbeli subaylar ve bilim adamları korku, dehşet ve heyacan içinde nefeslerini tutarak bu inanılması güç başarılarını seyrediyorlardı. Gemi ve mürettebatı hem radarda hemde gözlerimizin önünde yok olmuştu. Her şey planlandığı gibi yürüyordu, 15 dk. sonra emir verildi ve jeneratörlerin şalteri kapatıldı. Önce hiç bir şey olmadı, arkasından yeşil sis tekrar ortaya çıktı ve USS Eldridge yeniden görünmeye ve ortaya çıkmaya başladı ama gemi nereye gitmiş ve nereden geliyordu?
       Sis azalırken, bir şeylerin tuhaf gittiğini hissediyorduk. Hemen gemiye yanaştık, ilk önce mürettebatın çoğunun geminin yanından sarkıp kustuklarını gördük, diğerleri ise geminin güvertesinde şaşkın şaşkın dolaşıyorlardı, sanki hiç birinin bilinci yerinde değildi. Yetkili ekipler gemiye girerek bütün mürettebatı kısa süre içerisinde uzaklaştırdılar ve yerlerini hazır bekletilen yeni bir mürettebat aldı. Bir iki gün sonra, yeni bir deneye daha karar verildi. Gemi istenilen radar görünmezliğine ulaşmıştı, donanım değiştirildi ve 28 Ekim 1943'te deney yine aynı gemide tekrarlandı. Jeneratörler çalışmaya başladıktan hemen sonra Destroyer hemen hemen görünmezlik çizgisine ulaşmıştı, sadece burnu ve arkası görülüyor, arada ise bazı çizgiler belli belirsiz seçiliyordu. Sonra sadece su üzerinde tekne boyunda bir çizgi kaldı. Bir iki dakika sonra mavi bir ışık parladı ve o çizgide yok oldu. Gemi tamamen yok olmuştu. Bir kaç dakika sonra millerce uzakta Norfolk'ta ortaya çıktı. Göründükten biraz sonra bilinmeyen bir nedenle yine kayboldu ve Philadelphia'da tekrar ortaya çıktı. Bu kez durum çok ciddiydi, tüm mürettebatın başı beladaydı.
       Bazıları yok oldu ve bir daha geri dönmediler. Bu olayın en korkunç bölümü ise beş tane denizcinin geminin eriyen ve sonra yine katılaşan metal levhalarının içinde kalmalarıydı. Bu çok feci bir durumdu. Denizcilerin birisi kurtuldu fakat bir daha eski haline dönemedi. Aklını tamamen yitirmişti ama yapacak hiçbir şey yoktu. Bazılarının psişik yetenekleri gelişmişti, sokakta yürürken kaybolan ve yine ortaya çıkan insanlar vardı. Manyetik alanın içinde kalan mürettebattan kaybolanlar ancak birisinin yüzüne ve eline dokunulmasıyla görünür hale geliyorlardı, yani dokunmanın giysinin olmadığı bir yere yapılması gerekiyordu. "Donma" adı verilen bu olay saatlerce, günlerce sürebiliyordu, hatta bir tayfa tam altı ay donmustu ve altı ay sonra kurtarılabilindi. Elektronik kamuflaj başladıktan sonra geminin ve mürettebatının bütünüyle kaybolup, çok uzak bir yerde ortaya çıkıp ve sonra yeniden geri dönmesine neden olan neydi? diyor olayın tanığı. Philadelphia deneyi hakkında ''gemi'' nasıl Norfolk'a gitti? Neden yine Philadelphia'da bir yere gitmedi? Levenson'un "Zaman Kilitleri" neden olmuştu? Üzerinde düşünülmesi gereken, gerçekliği ispatlanmamış olsada muazzam bir deney olduğu inkar edilemez.